10 Haziran 2011 Cuma

Adam haklı beyler muayene önemli

Bu aralar okadar çok yeni insanla tanıştımki hepsiyle görüşmekten bırak blog yazmayı eve gelemez oldum. Aynı anda onlarca yeni insanlarla tanışıp hepsiyle kaynaşmaya çalışmak bi yandan ip üstünde yürürken bi yandan da ağzında yumurta taşımaya benziyor. Bu hafta sonu 5 grup halinde 26 kişiyle görüştüm. O kadarki artık kime ne söyledim kimle ne konuştum hiç hatırlamıyorum. Sırf bugün polonezköyde iki farklı grupla mangal yaptım. İçim dışım et oldu artık, gut hastası olcam, hmm olsun zengin hastalığı :))
Polonezköy demişken bu hafta sonu kiraz şenliği vardı polonyalı insanlar yerel kıyafetleriyle dans gösterisi yapıyorlardı. İlginç kostumler ve dansları vardı bi ara beni de aralarına çekmeye çalıştılarsa da ben kibarca teşekkür ederek reddettim. Kamera görüntüleri var ama koyamıcam şimdi. Kiraz şenliği olduğuna bakmayın ama ortalıkta kulaklarına ikili kiraz takmış kiraz güzeli kızlar filan yoktu, hatta sokakta tek bitane amca kiraz satıyodu kilosu 5 liradan hepsi bu. Adamla yaptığım ne biçim kiraz festivali konulu söyleşiye arkadaşlar pek bi gülse de ben festivalden tatmin olmadım.
Gelelim mangal işine
1- Polonezköyün içindeki yerler pahalı , ismi böylemiydi hatırlayamıyorum ama yejo dohota diye bi yerdi sanırsam.
2- Cumhuriyet köyüne doğru yol üstünde daha güzel mekanlar var
3- Cumhuriyet köyüne doğru giderken yol T şeklini aldığı anda sağdaki yer gerçekten güzel, mangal yaptığım yerlerden biri oraydı ama adını hatırlamıyorum
4- Bilmediğin yerler için face te check-in yapma
5- Bütün mangalcılar standart olarak yanlış hesap getiriyorlar dikkat edin yan masanın hesabını ödemeniz içten bile değil. Muhtemelen masaları numaralandırmak yerine ağacın yanındaki masa diye adlandırıyorlar haliyle bütün masalar ve hesapları birbirine giriyor.
6- Pazarlık sünnettir

Kaç gün olmuş bilgisayarımı uyutalı.. açtım bu yazı çıktı, yine kaç gündür eve gelmiyorum yada kaç gündür bilgisayarı açamıyacak haldeyim bilmiyorum. Saat sabahın 4üne yaklaşıyor ve ben İstanbulun insan seli gece hayatından --- aç parantez Sorite’nin müzikleri iğrenç ötesi . kapa parantez --- ormana bakan ve tek bir ses olmayan balkonuma geldim. Bir kaç saat uyuyabilirsem uyuycam sonra kahvaltıya misafirlerim gelecek, sonra başka grupla güneş varsa burç beach yoksa ben içmesemde evde shut partisi yapmak isteyen bi grubu çağıracağım, umarım kızlar sağa sola kusmazlar...
Bunları kimse için yazmıyorum, takip edilmek için de yazmıyorum kişisel şeyeler başkalarını hep sıkmıştır biliyorum. Tamamen kendim için ileride okuyup hey gidi günler demek için yazıyorum. Umarım gelecek sene bu zamanlar yazdıklarımı uçakla birgünlük mesafeden okuyup güzel günlerdi derim. Avustralyaya gitme hayallerimin peşinden koşacağım bu sene tekrar. Türkiyede hiçbirşeye konsantre olamıyorum , buranın gayri insani yaşam standartlarında yaşamak istemiyorum. Kafamda binbir düşünce...
Konunun özü: Adele diye biri var bilmeyenlere tavsiye ederim. Biçok güzel şarkısı var ama benim en sevdiğim Set fire to the rain ve Roling in the Deep. Dinleyin..

28 Nisan 2011 Perşembe

Zyban denen bok

Bir süre önce 13 yaşımdan beri istikrarlı ve düzeli olarak yaptığım tek şey olan sigaradan kurtulmak için çevremde çok duyduğum , faideli olduğuna inandığım bi ilaç olan zyban’ı denemeye karar verdim. Normalde iş bağımlılığa gelince (aşk dahil) her şeyin insanın kafasında bittiğine inanan ben, en son 50 yaşında bi motorcu arkadaşımın (ki kendisi 20 yıldır günde 2 paket içerdi) bu ilaç sayesinde sigara bırakma hikayesinden sonra denemeye karar verdim.
İlacı ücreti mukabilinde eczanelerden temin edebiliyorsunuz , günahı 60 küsür lira. İçinden 60 adet hap çıkıyor. İlk 3 gün günde bir tane sonraki günler tok karna günde iki tane alıyosunuz ve bir süre sonra bi bakmışsınız sigara yok hayatınızda… Evet bende böyle düşünüyordum. Sakın sanmayın ki bu ilaç elinizi ayağınızı tutacak ve bakkala göndermeyecek. Kapanış paragrafında bu cümleyi daha iyi anlayacaksınız.
Herneyse efendim lafı uzatmadan ilacı kullandığım dönemde tuttuğum notları paylaşayım sonrasında devam ederiz. Bu notları da iyiki yazmışım yoksa ilacın etkisi ile artan unutkanlık hastalığım ile hayatta yazamazdım bunları.

1. Gün Çok bişey olmadı sadece anlamsizca metroda bi onxeki durakta inip sonraki metroya bindim. Neden yaptığımı da hiç bilemedim

2. Gun bi bok olmadi bugun yada akşama kadar unuttum.

3. Gun kafamin icinde tam bi saat birilerine kizdim ama ne kızma.. öyle böyle değil yanımda olsalar katil olurdum. Birkac saat sonra o anlari hatirladim niye kizdigimi bulamadim

4. Gun bu yaziyi zor yaziyorum. Elim beynimi diinlemiyo gibi. Tv nin sehpasina uzun sure baktim durdum. Okudugum kitabin sayfalarina bos bos bakiyom bi saatte bi yaprak gecilir mi lan boyle ilacin mq. İlaca basladigimdan beri daha cok sigara iciyorum sanki, ayrılma korkusu mu ne ?

6. Gun. Korktugum basima geldi. Durup dururken bi heyecan bi endise bi kalp carpintisi anlatamam, ama oyle boyle degil sanki gokdelenin tepesinde duvarda yurursun aniden duscek gibi olursunya oyle iste. Ama niye heyecanlandim bilmiyorum. Sabahlari uyaninca sigara gelmiyo aklima


Kacinci gun bilmiyom amk. Bildigim tek sey ellerimin titremesi sigaradan saman tadi almam ve panik atak geçiriyor olmam. Ama bilinçli panik atak tatlı bi heyecan veriyor. Geceleri saçma sapan saatlerde uyanmaya başladım.


11. Gun
Daha az sigara ictigimi farkettim. Ama bi gun belirleyip birakmam lazim. 3. Gunden itibaren tadi saman gibi olmustu ama simdi duzeldi cok sukur. Acaba hem ilac hem sigara icsem ne olur

15. Gün Belirlediğim tarih buydu ama bırakmıcam işte

Bir süre sonra

Zannediyorum 32. Gün oluyor. Arada neler yaşandı hatırlamıyorum. İlacın paketi bitti ve ben hala sigara içiyorum.

35. gün ilaç biteli 3 gün oldu kendimle kavga ediyorum yeminle. İnat ettim bırakıcam bu sigarayı

42. gün ilaç ve sigara içmeyeli 7 gün oldu

43. gün sigara yeteri kadar içilirse güzel bişey aslında. Ama hatunlar içmesin lütfen zaten erkeklerden daha erken yaşlanıyorsunuz bide sigara içip temelli pert etmeyin kendinizi. İnce sigara da içseniz en pahalısından da içseniz takım elbisenin altına beyaz çorap giymiş erkekler gibi görünüyorsunuz. Sigarayı yakıştırdığım çok az kadın var şu dünyada biri annem (doğduğumdan beri öyle gördüğüm için göz aşinalığı) , diğeri Aydan Şener son olarak ta Marla Singer.


Velhasılıkelam herkeste işe yarayan zyban bende birkaç güzel deneyim dışında bi halta yaramadı. Ama nasıl kullanmam gerektiğini öğrendim. Bir dahaki zyban denememde olacak bu iş ve evi, ağzı, elbiseleri pis kokmayan biri olacağım.

Ya aslında bırakmasam da olur hani. Plazalarda çalışıp sigara içenler bilirler. Sigara içilen yerler güzel sosyalleşme alanlarıdır. Bir çok arkadaşımla ! (7 -8 kadar ) sigara içerken tanıştık. Gerçi çeşitli sebeplerden dolayı hepsiyle küstük ama olsun..

3 Nisan 2011 Pazar

Eski Sevgili

Eski ne demek lan cep telefonu mu bu. Eğer gerçekten sevmişseniz o hep sevgilidir aslında. Unutmuş gibi yapsanda başka uğraşlar ve başka kişilerle vakit geçirsende hatta başkasıyla öpüşsende sevgilidir o. Zaman geçince sadece unuttuğunu zannedersin. Zayıf bir anında, bi şarkı dinlerken yada bir yere gittiğinde yeniden aklına gelip içini kanatır. En kötüsüde unuttuğunu sanıp biriyle mutlu olacağını düşündüğünde aklına gelip özlemendir. Ben hiçbir zaman 1 den fazla kişiyi özleyen görmedim. Hep en sonuncusunu özleyen de görmedim. Bu demek oluyorki bir kişi yanlızca bir kişi özlenen sevgili oluyor.

Yukarıdaki paragrafı yazdıktan 2 hafta sonra yazmaya devam ediyorum, unutuluyor valla yaralar kabuk bağlıyor hele birde başka tenler girdiyse hayatınıza , kesinlikle bitmesi gerektiğine inandıysanız daha kolay bu. Çivi çiviyi söker der ya atalarımız bi de ne söylerlerse haklılar ya , bunda da haklılar. Hoş söken çivi de sökülen de şeklini kaybediyor bozuluyor ama napalım, biz bozulmayalım.. hem kimse kimseyi zorlamıyor birlikte olmak için. Bir de zaman geçtikçe eskiden birlikte olduğunuz sevgilinin eskikliklerini görmeye başlıyorsunuz. Mesela konuştuğu konuların niteliksiz olması, çok konuşma, kafasında fikir ve düşünce adına bişey olmaması (ki bu bu kadar sığ biriyle nasıl birlikte oldum dedirtiyor), kendi beyni yokmuşcasına başkasının sözleriyle bişeyler savunması (din, siyaset) , gerçeğinden 3 katı büyük gösteren sütyenleri, durdurmalı sevişmesi, çağdaşlık ve modernlik algısının kültür , fikir anlamında değilde elbise ve erkeklerle olan mesafeyi daraltmak olması, sigara içmesi, makyaj , ruj , oje gibi sebeplerden dolayı yatakta plastik fabrikası gibi kokması, eskiden beri güzel görünmek için giydiği saçma sapan ayakkabıların ayaklarını eciş bücüş yapması, kalın ayak bilekleri.. Oha amma şey varmış bi anda söyleyebildiğim :) Lafım meclisten dışarı diyim de eskileri arkadaşlarımdan biri okursa alınmasın. Gördüğün gibi sevgili günlük iki hafta da beynimde neler değişiyor, ana başlık konusunda haksız sayılmam galiba.

Hazır sevgili muhabbeti açılmışken erkek gözüyle bazı şeyleri söylemeden geçemeyeceğim. Sabah bir saat hazırlanıp makyajlar yapıp süslenip işe giderken akşam evde sümük gibi eşofmanlarla dolaşmanız büyük saygısızlıktır. Ya sabahta sümük gibi gidin, veya akşam eşiniz için adam gibi giyinip makyaj yapın. Metrodakilere güzel, işyerindekilere güzel evdeki hıyara çirkin... oh ne ala . Bacaklarınızı kışın nadasa bırakıp uzun aralıklarla temizlerken yazın bikini yada etek giycez diye her an cillop gibi gezmeniz de büyük saygısızlık ve terbiyesizliktir. Sonra başınıza bişeyler gelince demeyin ben bunları hakedecek kadınmıydım diye. Hem de epilasyon bu kadar uzuclamışken kollardaki göbekteki kıllar filan nedir yahu onlar yüzünden durdurularak sevişmek.. Bıyığın yakıştığı erkek oluyorda yakışan bayan hiç görmedim, bir kaç kız arkadaşıma hadi akşam birlikte traş olalım demişliğim vardır. Ne utanç verici :) Sex te ayrı bi konu , onu yapmam, buramı elleme, ben patates çuvalı gibi yatayım hiç bişey yapmadan... sonra adam niye profesyonel hizmet alıyor bu konuda diye kızarsınız. Ulan resmi davet mi veriyoruz sevişiyormuyuz anlamıyorum.

Bu lafım da her iki tarafa. Eğer biri size "yoksa bana güvenmiyor musun ?" diyorsa koşarak kaçın ordan. Çünkü tanıdığım bütün alnı açık insanlar bu tip durumlarda haklılığını ispat edip karşıdakini utandırırken yanlış işler yapanlar "bana güvenmiyor musun" klişe lafının arkasına saklanıp bi de yüzsüz yüzsüz sizi güvensizlikle suçlarlar. Aman diyim tekrar ediyorum koşarak kaçın.

Konu eski sevgilide çıktı çok farklı yönlere gitti neyse efendim geçmiş geçmiştir , derede balık çok, eskisine saygı duyuyorum, yok daha çok kısa oldu ayrılalı diyip fırsatları teperseniz tepilirsiniz, önünüze bakın.

23 Mart 2011 Çarşamba

%2 idle’ım bu aralar

Hayatımda kafamda hiç bu kadar karışık düşüncelerin olduğu bir dönem geçirmedim. Kafamda kırk tilki dolanıyo hiçbirinin kuyruğunu birbirine değdirmemem lazım. Beyin vücut enerjisinin %20 sini kullanır derler ama bu aralar benim nöronlara elektrik sağlamak için 6 öğün steakhouse yemem lazım. Bir yandan aylardır sigara dozaşımının yorgunluğu, bir yandan sigarayı bırakmak için kullandığım zyban denen ilacın yan etkileri – ki bu başka bir yazının konusu olacak – bir yandan yeni işyerime alışma bi yandan yeni işyerinde tek kişi çalışmam, bir yandan hayallerimin peşinde ingilizce kursuna gitmem ve avustralya hükümetinin göçmen sitesinde dört dönüyor olmam, bi yandan kalp sızıları, bi yandan yeni eve alışma (ki şehire daha uzak eski evimden  )
Aslında buraya hep güzel şeyler yazmak için açmıştım. Fakat şunu farkettim benim gibi yanlız birinin bi ağlama duvarına ihtiyacı var hep neşeli şeyler yazacak değilim. Hem yazarken rahatlıyor insan. Bu yazıyı yayınlarmıyım bilmiyorum bazen çok şey yazıyorum ama koymuyorum buraya. Beyin kıvrımlarımın çok çok derinleri kimseyi ilgilendirmez heralde.
Geçen gün kurs için seviye tespit sınavı yaptılar, sonunda da birkaç başlıktan birini seçip bişeyler yazmamızı istediler. Ben sevdiğiniz yerler konusunu alıp Avustralyayı anlattım. Bi de ne olsa beğenirsin, bana denk gelen danışman hoca Mia avustralayı çıktı. İş seviye tespitten çıktı benim hayallerimden gitme isteğimden efendime söyleyim onunda motosiklet sürdüğüne kadar geldi. Hatta bi ara birlikte sürelim bile dedik . Umarım benim sınıfıma gelir Mia.
Güzel bi duygusal şarkıyla kapatayım , anlamı bana kalsın

http://www.youtube.com/watch?v=l10m70hxT9Y

2 Mart 2011 Çarşamba

Vira Bismillah

İlk yazimda kendimden bahsedeyim sevgili gunlugum :P Bundan sonra çok içli dışlı olacağız seninle.
Küçükken evin en çok kızılan bi çocuğu olur ya işte bizim ailede o bendim. Beni hep koruyan kollayan, ağırbaşlı :) bide abim vardı. Lojmanda , okulda filan hep şikayet edilen bendim. Biraz zıppır biri var yani karşında.
Önceleri bu çıkıntı davranışlarımı ergenliğe bağlamıştım ama büyüyüncede bişey değişmedi. Hala aynıyım anlıcan. Biraz da okul hayatımdan bahsedeyim istersen. Kronollojik sıraya göre :)
kayseri ilkokul
ankara orta 1-2
mersin orta 3
ankara lise 1-2 askeri okul
mersin lise 3
kayseri erciyes tarih (terk)
mersin bilgisayar prog
işletme 2 den terk
mersin bilgisayar müh.

Gördüğün gibi okullarda biraz karışık. neyse sonunda mezun oldum ama.
Bu aralar biraz karışık duygularım. Biraz daha oturmuş gibi sanki ama içimde hala bi harketlilik var. Bazı hayallerim var ondan da bahsederim bi ara..

Bi sonraki yazım Bougainville'nin dünya turu kitabı ile ilgili olacak bitirebilirsem. Bu arada begonvil diye okunuyor kendisi bu çiçeği bulup ezanı kulağına okuyup ey çiçek senin adım begonvil diyen kişidir.
Begonvil demişken, dikkat ettimde kendime küçüklüğümden beri hep macera, dünya turu, ne bilyeim çantasını alıp kıta turu yapanların, bisikletle bilem kaçbin km yol yapanların bloglarını filan takip ediyorum. Sonum ne olacak ey günlüğüm.
Hadi bide kendimi bulduğum bi şiir koyayım şuraya

Nietzsche sevgilisi Lou Salome'ye yazmış..

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,

Cenneti de gördüm, cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki

Tutkuyu da gördüm ,pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayati en önden,

Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki,

Okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde,

Hem kızdım hem güldüm halime,

Sonra dedim ki "söz ver kendine"

Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,

Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,

Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.

Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayati seyredersin.

Öyle bir hayat yaşadım ki,

son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman,

Hep acele etmem bundan, anladım...